GENEL BAŞKANIMIZ İRFAN KABALOĞLU’NUN 1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA GÜNÜ MESAJI
< Geri

GENEL BAŞKANIMIZ İRFAN KABALOĞLU’NUN 1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA GÜNÜ MESAJI 

Enerji Su ve Gaz İşçileri olarak; 1 MAYIS Emek ve Dayanışma Günü’nde tüm dünyada milyonlarca işçi kardeşimizle bütünleşerek hak, hukuk ve sosyal adalet için alanlarda tek yürek olacağız.

Dünyada artan adaletsizlikler, savaşlar ve ekonomik krizler tüm emekçileri kader ortağı yapmış, ayrılmaz bir bütünün parçaları haline getirmiştir. 1 Mayıs’ta TÜRK-İŞ’e bağlı sendikalarla birlikte Bursa’da büyük 1 Mayıs mitingimizi gerçekleştirecek ve yapacağımız açıklamalarla Türkiye’nin her yerinde sesimizi yükselteceğiz.

Pandemi, Rusya-Ukrayna savaşı, Filistin’de yaşanan katliamlar ve tüm Ortadoğu’yu yangın yerine çeviren çatışmalar, nihayetinde yaşanan ekonomik krizler her zaman olduğu gibi en fazla alın teriyle ilmek ilmek medeniyeti inşa eden, dünyayı her krizde yeniden yaşanabilir kılan emekçileri vurmaktadır.

Dünyada ve özellikle ülkemizde sürekli yükselen enflasyon karşısında adalet bekleyen emekçilerin satın alma güçleri ve yaşam standardı gerilerken, tüm marketlerde artan fiyatları raflara yapıştırmak için her sabah etiket mesaisi yapıldığına şahit oluyoruz. Geçim her gün biraz daha imkansız hale geliyor. Bitmek tükenmek bilmeyen kar hırsı, savaşlar ve sömürü düzeni; emekçilerin alın teri üzerine inşa edilen medeniyeti, sosyal adaleti ve iş barışını tehdit ediyor.

Sendikalar toplu iş sözleşmeleri ve iyileştirme protokolleriyle üyelerinin kayıplarını gidermek için mücadele ederken, her ücret zammı kar hırsı kamçılanmış sermaye tarafından işgücü maliyetleri bahane edilerek fiyat artışlarıyla fırsata dönüştürülmektedir. Bu şekilde sarmala giren enflasyonun dizginlenmesi mümkün değildir. Unutulmamalıdır ki; işçi ücretlerini baskılayan politika ve ekonomik programlarla dünyanın hiçbir yerinde enflasyonun yükselişi durdurulamamıştır. Enflasyonun önüne geçebilmek için öncelikle gözünü kar hırsı bürüyenlere dur denilmeli, marketlerde her sabah yapılan etiket değiştirme mesaisine son verilmelidir. İyileştirme protokollerine ihtiyacı ortadan kaldıracak, öngörülebilir enflasyon koşullarında özgür toplu pazarlık sistemi içerisinde istikrarlı ve sürdürülebilir ekonomi işler hale getirilmelidir.

Özgür bir toplu pazarlık düzeni için ise başta sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması ve sendikaların işkollarında temsil kabiliyetlerinin artırılması, sendika üyeliği nedeniyle işten çıkarmalara son verecek şekilde iş güvencesinin güçlendirilmesi, yasaların uluslararası sözleşmelerle uyumlu ve yaptırımların caydırıcı hale getirilmesi gerekmektedir. Türkiye’de hiçbir işçi işsizlik nedeniyle; iş bulamama ve geçim kaygısı nedeniyle sendikaya üye olmaktan korkmamalı, her koşulda çalışmaya rıza göstermek zorunda bırakılmamalıdır. Her işçi; anayasa, yasalar, uluslararası sözleşmeler ve bugüne kadar verilmiş sendikal mücadele sonucunda elde edilmiş kazanılmış hakları çerçevesinde ve hür iradesi ile dilediği bir sendikaya üye olma hak ve özgürlüğüne sahip olmalıdır.

Sendikal örgütlenmeyi engelleyen düzenlemeler ve uygulamaların yanı sıra grev yasağı kapsamı da gözden geçirilmeli, özellikle grev yasağı bulunan işkollarında uyuşmazlık durumunda başvurulan Yüksek Hakem Kurulunun işkollarının tehlike sınıfını, çalışanların niteliğini ve ilgili işkolunun gerektirdiği ücretleri dikkate alan bir yapıya ve anlayışa kavuşturulması gerekmektedir.

Bugün insan onuruna yakışır ücret ve sendikalaşmanın önündeki en önemli engeller arasında çalışanlardan kesilen ve yıl içerisinde artan vergiler ve yasal düzenlemeler başı çekerken; kayıt dışı istihdam, esnek çalıştırma, taşeron işçiliği uygulamaları ve işsizlik gibi etkenler de önemli bir rol oynamaktadır. Bizler tam zamanlı çalışmayı hak olarak görürken; kısa çalışma, evden çalışma, çağrı üzerine veya evden çalışma gibi esnek çalışma biçimleri teşvik edilmektedir. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da esnek çalışmanın teşvik edildiği ve sendikaların sürecin dışında tutulduğu hiçbir çalışmaya onay vermeyeceğimiz bilinmelidir.

Çalışma hayatını tahrip edecek bu tür çalışmalar yerine; vergi kayıplarına, sosyal güvenlik açıklarına ve düşük sendikalaşma oranlarına sebep olan kayıt dışı ve kaçak işçilik ile daha etkin bir şekilde mücadele edilmelidir. İş kazaları, ölüm ve yaralanmaları engellemek için işyerlerinde ortak İSG kültürü oluşturulması ve proaktif yaklaşımın benimsenmesi için tüm taraflar daha fazla gayret göstermelidir. Kamuda ve belediyeler bünyesinde taşeron şirketlerde çalışan ve asıl işi yapan işçiler, sulama birliklerinde kadro bekleyen çalışanlar bir an evvel kadroya alınmalıdır. Özellikle stratejik öneme sahip enerji sektörü başta olmak üzere; özelleştirme uygulamalarına son verilmeli, kemer sıkma programları yerine istihdamı, ücretleri artıracak politikalara öncelik verilmelidir. Özellikle sendikasız işyerlerinde sendika karşıtlığını ortadan kaldıracak bir anlayış hakim kılınmalı, üçlü ve ikili sosyal diyalog kurumları daha etkin ve işler hale getirilmelidir.

Savunma sanayinde yaptığı atılımlar ve özellikle enerji sektöründe nükleer, güneş ve rüzgar gibi enerji üretimini ve kaynak çeşitliliğini artıran yatırımlarla önümüzdeki yüzyılın “Türkiye Yüzyılı” olması arzu edilmektedir. Eğer “Türkiye Yüzyılı” arzusu gerçekleşecekse; bu ancak emekçilerin üreten elleri ve alın teriyle mümkün olacaktır. Türkiye’nin önüne koyduğu bu hedefe; sendikaların temsil kabiliyetlerini ve etkinliğini artıran demokratik iklimin oluşturulması, işçilerin geçim derdine düşmeden işyerlerine yüzleri gülerek gidebilmesini sağlayacak insan onuruna yakışır ücret ve çalışma koşullarının tesis edilmesiyle ulaşılabilecektir.

Dolayısıyla, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma gününde ILO Küresel Sosyal Adalet Koalisyonuna taraf olan hükumetimize, siyasi partilere ve işverenlere sesleniyoruz. İş sağlığı ve güvenliğinin maliyeti karşısında işçinin hayatını, hayat pahalılığı karşısında emeği ucuz gören zihniyete “Artık Yeter” diyoruz. “Adil ücret, güvenceli işler ve güvenli işyerleri üzerine kurulmuş yeni bir sosyal adalet mutabakatının sağlanmasını istiyoruz. Bu yüzyılın medeniyeti inşa eden ve hayatı mümkün kılan “Emeğin Yüzyılı” olmasını istiyoruz.

TES-İŞ Sendikası Genel Merkez Yönetimi olarak; göreve geldiğimiz günden buyana toplu iş sözleşmelerimizle kazanımlarımızı artırmak için yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Kamu işyerlerimizde yıllardır yaşanan adaletsizliklere son veren önemli kazanımlar elde ettik. Daha yüksek ücret alan diğer kamu kurumlarıyla örgütlü olduğumuz kamu işyerleri arasında ücret eşitliğini ve kademeler arasında dengeyi sağladık. Özel sektörde ve özellikle elektrik dağıtım sektöründe pek çok işyerimizde üyelerimizin beklentilerini gerçekleştiren toplu iş sözleşmelerine ve iyileştirme protokollerine imza attık. İşyerlerinden işçi arkadaşlarımızın katılımlarıyla şeffaflık anlayışı içerisinde yürüttüğümüz toplu iş sözleşmesi müzakerelerimizin devam ettiği veya önümüzdeki günlerde başlayacağı işyerlerimizde, işverenlerimize daha önce iletilmiş ve hali hazırda gündemimizde olan iyileştirme taleplerimizde de üyelerimizin beklentilerini karşılayarak masadan kalkmak için aynı yoğunluk ve kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. TES-İŞ Başkanlar Kurulumuz tarafından alınan tüm kararların netice alıncaya kadar yakın takipçisi olacağız.

Birlik ve berberliğimizi, gücümüzü ve etki alanımızı genişleterek yolumuza devam ediyoruz. “1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde” her zamanki gibi birlik olacağız, tek yürek olacağız. Bursa’da miting alanını bayram yerine çevirecek, bir kez daha talep ve beklentilerimizi yüksek sesle haykıracağız. 1 MAYIS Emek ve Dayanışma Günümüz Kutlu Olsun.

YAŞASIN 1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA GÜNÜ YAŞASIN TES-İŞ